Serhat İlimiz Kilis

Kilis İ.Ö. 1460 yıllarında Halep krallığına bağlıydı. Hitit imparatorluk döneminin başlamasıyla Hitit etkisine girdi. M. Ö 356 da Makedonya''dan yola çıkan büyük İskender kuzey batıdan güney doğuya doğru bütün Anadolu topraklarını işgal ederek İskenderun körfezine dayanarak İskenderun''u kurup Kilis üzerinden mısıra doğru yoluna devam etmiştir.

M. Ö. 323 yılında İskender''in ölümüyle imparatorluk 3 general arasında paylaşıldığında Kilis ve çevresi Selefki''nin egemenliği altına girmiş ve 227 yıl Selefkiler devletinin egemenliği altında kalmıştır. Türklerin bölgeye gelişi 8. yy da başlar. Harun Reşit El-Mehdi döneminde Orta Asya''dan koparak islamiyeti kabul eden horasanlı oğuz boyları gruplar halinde Abbasilerin hizmetine girmeye başlarlar. Kentin bugün bulunduğu yerde Kilis adıyla gelişmesi Mısır-Türk kölemen devleti zamanında yani 1250 li yıllarda başlamıştır. Osmanlı devleti topraklarına yavuz sultan selim tarafından 23 Ağustos 1516 da Mercidabık köyü civarında yapılan ve aynı adla anılan savaş sonucunda katılan Kilis bu dönemde Halep eyaletine bağlı bir sancaktı. Kilis Mondros mütarekesiyle aralık 1918 de önce İngilizler daha sonrada Fransızlar tarafından işgal edilir. Bölgedeki Ermeniler Fransızlarla birleşerek Kilislilere zor günler yaşatırlar. Tüm yurtta seferberliğin başlamasıyla Kilis''te kurulan Kilis Kuva-i Milliyesi düşmanlarla kahramanca çarpışarak 6 aralım 1921 de kendi kurtuluşunu kendi kazanır ve Gaziantep e yardıma gider. Kilis 1927 yılında G.antep il olunca G.antep''e bağlı bir ilçe olmuştur.Ve 6 haziran 1995 tarihinde de il statüsüne kavuşmuştur.

KİLİS ADI:

Yukarı Makedonya da Pella yakınlarında C y r r h ü s denen bir kentle aynı adı taşıdığı ve Osmanlı kaynaklarında, oradakinin
“Bosna Kilisi” veya “Kilis Kalesi”, burasının da;”Halep Kilisi” olarak geçtiği biliniyor. Prof. Filip Hitti de (Sematik Literatür
Profesörü),History Of Sury adlı eser (S.292) bu bilgileri doğruluyor, Sözcüğün Makedon kökenli olduğu buna dayandırılır.

Okunuşu Kiris olup, Kilis sözcüğüne fonetik bakımından büyük benzerlik göstermektedir. VIII. Yüzyılda, bölgemize
Müslümanlığı kabul eden Türkmenler gelmeye başlamıştı. Kilis adının bunlar tarafından konulduğu veya Türk-Yakut ağzında
Kilis sözcüğünün düz, perdahlanmış anlamında kullanılması nedeniyle, günümüze böyle ulaştığı tahmin ediliyor. “Grand Dictioner
“de İsmail Hami Danişment, Cyrrhus sözcüğünü KİRİS olarak söylemlemekte ve anlamını da “Efendi” olarak yazmaktadır.
Büyük olasılıkla, Türkmenler Kiris'i, KİLİS olarak söylemlemiş, bugünkü yer de KİLİS olarak isimlendirmiştir. Şor Türkleri de,
bal dalağına Kili s derlerdi.

Sözcük, Araplar tarafından Killiz biçiminde söylenmiştir. X. yüzyılda (985) Bardas Fokas tarafından Araplardan alındığında,
onlardan esinlenerek Killiz olarak ilk kez kaynaklara geçtiği görülüyor. (Bak! İstanbul Üniversitesi yayınları No. 1528 Ernest
Honigman “Bizans Devletinin Doğu Sınırı” Çeviren Fikret Iştan S.103 ) Bu nedenle sözcük KİLİS olarak yerleşmiştir.

Necip Asım Bey (Yazıksız-Balhasanoğlıı) da 1902de Budapeşte'de “Keleti Szemle” adlı dergiye yazdığı, “Türkçe'de Kilis
Lehçesi” başlıklı Fransızca makalesinde, şunları yazmaktadır:;

“Asım Efendi (Antepli Mütercim Asım Efendi) ve günümüz yazarlarından bir kaçı Kilis sözcüğünün Arapça'dan geldiğini ve “bir
araya toplama” (Bir araya getirme) anlamına geldiğini belirtmektedirler. Ayrıca Azez ve çevresinin Timurlenk tarafından yakılıp
yıkılmasından sonra yöre halkının Kilise göçerek ve burayı kurarak,, yeniden toplanmalarının anısına bu adı verdikleri
doğrultusundaki düşünceyi desteklemektedirler. Bana göre ise, bu bir yanılgı. Zira, bu kent (İslamlarca) fethedilmeden önceleri
de Kilis namıyla anılmaktaydı. Yörede bulunan arkeolojik kalıntılar ve kentle ilgili belgeler, Romalılar dan kaldığını
göstermektedir. Zeytinlikler ve daha başka Roma dönemi izi taşıyan sözcükler, Kilisin Roma uygarlığının zenginliklerini taşıdığı
doğrultusundadır”  denmektedir. Böylece sözcüğün Arapça kökenli olmadığı tarihçi bu hemşehrimizce de kabul edilmektedir.

Romalıların da bu ismi Cyrrhuss sözcüğünden alarak kullandıkları anlaşılıyor..
 

TARİHİ:

Türklerin Anadolu'ya yerleşmelerinden önce, yörenin tüm tarihsel süreçlerini yaşamış olan Kilisin, Orta Tunç çağından beri
önemli bir yerleşim merkezi olduğu bilinmektedir.

Hicretin daha ilk yıllarında (622 sonrası) İslam egemenliği altına giren kent, Bizans a karşı bir sınır karakolu niteliğini
sürdürmüştür. Bu yıllarda, Halep ili merkez san-cağına bağlı olan Kilis'te 5000'i çeşitli dinlerden olmak üzere 20.000 nüfusun
yaşadığı bilinmektedir.

Cumhuriyet döneminde, Gaziantep İline bağlı serhat bir ilçe olan Kilis, yıllardır hasretini duyduğu il olma isteğine, 6 Haziran
1995 tarihinde kavuşmuştur.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin batısında yer alan Kilis, 1.520 km2 lik bir yüzölçümüne sahiptir. İlim izde Akdeniz iklimi
yaşanmaktadır. Rakımı 650-1000 m. civarındadır. İl Merkezi, Suriye sınırında bulunan Öncüpınar Sınır Kapısına 6 km.
mesafede olup Suriye ve ile olan sınır uzunluğu 111 km dir. Bazı bölgeleri dağlık bir araziye de sahip olan Kilis, doğusundan,
batısından ve kuzeyinden Gaziantep İli sınırları ile güneyinden ise Suriye ile çevrilidir. İslâhiye'den çıkıp Kilis topraklarından
geçerek Suriye'ye giden Afrin Çayı, Sabunsuyu Deresi ile Balıksuyu Deresi ve Sinnep Çayı (Seve Suyu) önemli su varlıklarıdır.
Bunun yanında Resul Osman Dağı ve Kotal Dağı bölgemizin önemli yükseltileridir.

Kilis İlinin toplam nüfusu 111.115 dir. Nüfusun 67.542 si İl ve İlçe merkezlerinde, 43.573ü ise köylerde ikamet etmektedir.
Kilis İl merkezinin nüfusu 63.080 dir

Kilis in Elbeyli, Musabeyli ve Polateli olmak üzere üç ilçesi, 138 köyü, Yavuzlu adın-da bir beldesi ve 61 de mezrası vardır.

Ekonomisi tarıma dayalı olan Kilis'te üzüm ve zeytincilik en önemli ürünlerdir. Son yıllarda yapımı süren Küçük Sanayi Sitesi ve
alt yapısı tamamlanan Kilis Organize Sanayi Bölgesi ile sanayileşme de başlamıştır.

Bir tarih ve kültür şehri olan Kilis'te, 2 yüksekokul ve Kilis Eğitim Fakültesi eğitimini sürdürmektedir.

Kilisin önemli tarihi yerlerinden olan, M.Ö. 10.000 yılının ortalarında iskana açıldığı ve ilk yerleşim birimi olduğu belirlenen
Oylumhöyüğü ören yerinde kazı çalışmaları devam etmektedir.

  Kilis'in Coğrafyası
  
Kilis ili, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, Hatay-Maraş oluğu ile Fırat ırmağı arasında uzanan Gaziantep Platosu'nun güneybatı kısmında, Türkiye-Suriye sınırı boylarında 360 K enlemi ve 32° D boylamı değerleri arasındadır. Bu konumuyla saha, Akdeniz ve Güneydoğu bölgeleri arasındaki geçiş kuşağı üzerinde bulunur.
Ortalama yükseltisinin fazla olmadığı(680m.) bu sahanın değişik kısımları arasında büyük yükselti farkları bulunmamaktadır. Genel durumu bozan küçük istisnalar gözönünc alınmadığında, saha,kuzeybatı,kuzey ve kuzeydoğudan daha yüksek kısımlarla çevrili korunmuş bir güney yamaç özelliği gösterir.
1995 yılında il statüsüne kavuşan Kilis'in sınırlan, güneyden Türkiye-Suriye sınırı, batı ve kuzey batıdan İslahiye, kuzey ve kuzeydoğudan Gaziantep merkez ve doğudan Oğuzeli ilçeleriyle çevrilidir.
İl alanı 1521 km2 kadardır. İlin merkezini oluşturan Kilis, Suriye sınırı yakınında (sınıra uzaklığı 5 km.) plato kenarına tutunmuş, Antep-Halep yolunun geçtiği eski bir yerleşme yeri;bağ bahçelik; sokakları dar ve dolambaçlı bir şehirdir.


2- YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ


A-Dağlık Alanlar:
Coğrafi yönden Kilis yöresi olarak adlandırılabilecek olan bu saha; batısında yer alan Hatay-Maraş oluğu içerisindeki İslahiye ovasından Kurt Dağları'yla ayrılmaktadır.Güneyde Suriye sınırı yakınında kuzey-güney yönlü olan bu dağlık kuşak daha kuzeyde kuzeydoğu-güneybatı yönünü almakta ve kuzeybatıdan sınırlandırmaktadır.
Güney ucunda, Türkiye-Suriye sınırının üzerinden geçtiği Darmik Dağı'ndan başlayarak kuzeye doğru Hazil,Karruca,Kartal,Büyük Arapdede ve Sof Dağları'yla devam eden kuşağın yükseltisi 1250m. civarındadır.Kütlenin en yüksek noktasını teşkil eden Sof Dağı ise 1496m. yükseltidedir. Kuzey kısımları daha sarp olan bu dağlık sahanın Suriye sınırına doğru olan güney ucu plato görünümü kazanmış olup nisbi yükseltileri Gaziantep Platosu tarafında 500 m. kadar olduğu halde, Hatay-Maraş oluğu tarafında 750m.'nin üzerindedir.
Güneydoğu Torosların ön sıralarını oluşturan bu dağlık kuşağın yapısını tortullarla karışık halde bulunan serpantinler ve yer yer bazaltlar meydana getirir. Örneğin Darmik, Büyükikiz ve Karlıca Dağları bazaltik konilerdir. Daha kuzeydeki Arapdede Dağı ise lütesiyen kalkerlerinden müteşekkildir. Çevresine göre sert kütlelerden oluşan bu sahalar Gaziantep Platosunun yüksek kısımlarını oluşturmuşlardır.
Arabistan bloku ile Hatay-Maraş grabeni arasında doğudan ve batıdan faylarla sınırlanan bu dağlık alanın oluşumunda tektonik yükselmelerin rolü vardır. Kütlenin Hatay-Maraş grabenine bakan batı yamaçlarında yer yer asılı vadilerin olduğu Afrin Vadisi, orta çığırında Belenözü Köyü yakınında daha dirençsiz olan yapıyı aşındırdığı ve alttaki sert Kretase kalkerlerine dalarak gömük menderesler oluşturduğu gözlenmektedir.
Böylece bu dağları, Amanos Dağları kadar belirgin olmamakla birlikte bir horst olarak değerlendirebilmek mümkündür.

B- Platoluk Alanlar:
Kilis Ovası ve diğer küçük ölçülü düzlükler dışında kalan çok geniş kısım platolardan oluşur.Bu platolar litolojileri ve tarımsal değerleri bakımından farklı iki tipe ayrılırlar:
1- Bazalt platoları: Bu platolar Afrin vadisi doğusunda Kilis ovası ve Yavuzlu köyü çevresindeki düzlükler ile Balık ve Sinnep suları arasındaki dar alanlı düzlükler dışında sahanın tamamını işgal etmektedirler.
Batıda Afrin çayı, güneyde Kilis ovası, doğuda Balık ve Sinnep sularıyla kuzeyde Afrin çayının küçük bir kolu arasında uzanan doğu kesimdeki geniş bazalt platosu, kabaca kuzey-güney yönünde olan bir dikdörtgene benzer.Platonun Afrin çayı tarafından derince yarılan batı yamacı oldukça dik olduğu halde,doğusu güneydoğuya doğru hafifçe eğimler ile tedricen alçalır.
Platonun kuzeyindeki geniş bir saha hafif engebeli ve kış mevsiminde sığ gölcüklerin oluştuğu yeknesak bir topografya arz etmektedir.Buna karşılık platonun güney kısmı Sinnep suyunun doğu-batı yönlü kolları ve Kilis ovası üzerindeki kuzeybatı-güneydoğu yönlü Akpınar çayı tarafından derince yarılmıştır.

Bugün Kilis ovasının bulunduğu kısmın doğu-batı yönlü bir fayla çökmesi sonucu plato yükselmiş olup,olması gereken eğim hafif te olsa her iki taraftan orta bölüme doğru yönelmiştir.

2- Diğer Platolar: Bunlar parçalar halinde sahanın çeşitli kısımlarında bulunurlar.Afrin ve Sabun suları arasında en geniş yayılış alanına sahip olan bu platolar hafif engebeli düzlüklerden oluşmuş ve üzerlerindeki bazalt örtünün aşınmasıyla ortaya çıkmış eski aşınım yüzeyleridir.Tektonik yükselmelerin de etkisi ile üzerlerindeki bozalt örtünün aşınması ile ortaya çıkmış eski aşınım yüzeyleridir. Tektonik yükselmelerin de etkisi ile üzerlerindeki vadilerin derinleşmesine bağlı olarak bazı kısımlarında parçalı bir görünüm kazanmışlardır.


C-Düzlük Alanlar:

     Kilis ovası tektonik kökenli bir ovadır.Daha önce de belirtildiği gibi güney kısmının düşey atılımlı bir fayla çökmesi sonucu platodan aşındırılan malzemelerin bu kısımda birikmesiyle oluşmuştur.

    Yaklaşık 100-110km2'lik bir alana sahip olan ovanın denizden tahmini yüksekliği 600-650m. civarındadır. Kilis ovası, doğusundaki Elbeyli ovasından geniş bir bazalt eşiğiyle ayrılmıştır. Akpınar deresi ova üzerinde güney-güneydoğu yönüne akarak aynı yönde uzanan bir birikinti yelpazesi oluşturmuştur. Kuzeyden 950-1000 m. yükseklikteki bazalt platosu,doğudan Sinnep suyu ve güneyden Suriye sınırı tarafından kuşatılan ovanın doğu-batı yönünde uzunluğu 12-15km.,kuzey-güney yönündeyse 6-8 km.'dir.Yükseltisi güneydoğuda Sinnep suyunun sınırı aştığı kesimde 500m. civarında iken kuzey ve kuzeybatıda 850m.kadardır.Kilis ovası ile kuzeydeki plato alanı arasında daha eğimli olan etek düzlükleri uzanır.
     Kilis Ovası dışında sahadaki önemli sayılabilecek düzlüklerden birisi Elbeyli ovasının doğu kısmını oluşturan ve yaklaşık 70 km’lik bir saha kaplayan Yavuzlu köyü çevresindeki düzlüklerdir. Diğeri Balık ve Sinnep suları orta çığırları arasında kabaca 60 km’lik bir alana sahip olan Karamelik, Çörten, Kürtüncük, Yılanca ve Polatbey köyleri arasında yer alan düzlüklerdir.
4- İKLİM ÖZELLİKLERİ:


Kilis ilinin iklimi genel karakterleri itibariyle Akdeniz iklimi içerisinde kalır.Akdeniz iklim bölgesi,Akdeniz havzasının genel atmosfer dolaşımı içerisindeki yeri gereği yazın çoğunlukla tropikal;kışın ise kutupsal hava kütleleri gibi birbirinden farklı özellikler gösteren hava kütlelerinin tesirinde kalır.Yazın oldukça etkili olan ve tarihi devirlerden beri Eteziyen olarak tanınan hava hareketi;yörede etkili olmadan önce, Akdeniz üzerinden geçerken az da olsa nem kazanıp, Amanos dağlarını geçerken soğuduğundan bu devrede sıcak ve nisbi nemi düşük olan ilde,serin-nemli etkisiyle bilinir ve garbi olarak adlandırılır.
Kilis yöresi,ikliminin asıl karakterlerini belirleyen dinamik koşullar üzerinde az çok değişikliğe yol açan coğrafi faktörler yönünden ise şöyle bir durum dikkati çeker.Kilis ili konumu gereği Akdeniz kıyı bölgesi ile Güneydoğu Anadolu bölgesi arasında yer alır. Kışın Akdeniz'den doğuya doğru hareket eden hava kütleleri,Amanos dağları engelini aşarak Hatay-Maraş grabeni üzerinde alçalırlar.Daha az etkili olmakla birlikte Kurt dağları üzerinde yerden yükselir ve gittikçe alçalarak Kilis ovasına ulaşırlar.Bu hareketler esnasında hava kütleleri geçtikleri yerlerin yükseltileri ve denizden uzaklıkları ile orantılı olarak nemlerini ve nispeten özelliklerini kaybederler.
Topoğrafik özelliklerin iklim üzerinde etkilerine kısaca değindikten sonra karasallık konusuna da birkaç cümleyle temas edilebilir.En sıcak ve en soğuk ay ortalaması arasındaki fark;Akdeniz kıyısındaki istasyonlarda 20 nin altında iken,Akdeniz'e yaklaşık kuş uçuşu 60-80 km uzaklıkta olan Kilis'te 22'6 dır.Kilis ilinin etkilendiği denizle arasında az bir meşale bulunmasına karşılık,nispeten yüksek dağ kütlelerinin ayırıcı etkisi nedeniyle deniz etkisinin,denize uzaklığıyla orantılı olarak hissedilmediği görülür.

İklim Elemanları
Sıcaklık: 1960-1985 arası 26 yıllık devre dikkate alındığında yıllık ortalama sıcaklık Kilis'te 16.80 dir.Kış mevsimi ortalama sıcaklıkları 3.60 ile 6.5 arasında değişir. Yaz mevsimi sıcaklık ortalaması 25 derecenin üzerindedir.Geçiş mevsimlerinden yazı takip eden sonbahar,kışı takip eden ilkbahardan daha sıcaktır. En soğuk ay ocak ayı olup sıcaklık temmuz ve ağustos aylarında en yüksek değerlerine ulaşır.Bu aylardan itibaren ocak ayına kadar ise sıcaklıklar tedrici olarak azalır.Kilis'te ortalama sıcaklığı O derecenin altında olan ay bulunmaz.İlde kış ayları serin;mart,nisan,ekim ve kasım aylarından oluşan dört ay ılık,mayıstan ekime kadar olan beş ay da sıcak geçer.


5- BİTKİ ÖRTÜSÜ:


Halen Kilis yöresinde yaklaşık 7600 hektarlık saha ormanlarla kaplıdır.İl alanının %6-7'sini oluşturan bu oran Türkiye ortalamasının altındadır. Kurt dağlarındaki Hisar,Topallar, Deliosman ve Hasancalı köyleri arasındaki kısım bölgede ki en yoğun ve en gür ormanlık sahadır. Buradaki vejetasyon içinde en yaygın olan tür kızıl çamlardır. Söz konusu dağlık kuşaktan itibaren Sabun suyu'na kadar ulaşan Yedigöz bazalt platosu üzerinde yer yer kermez meşeleri,teşbih ağaçları ve karaçalılardan oluşan cılız bir formasyon gelişmiştir.
Haremli dağı kuzey yamaçları üzerinde kurulu Bozkaya köyü çevresi ile Afrin çayı orta çığırında Koçcağız köyün den, Deliçay kolunu aldığı kesime kadar parçalı ve küçük köy korulukları şeklinde; bazen kızılçam,bazen de kızılçamlarla karışık maki formasyonları (kermez meşesi, sandal, pınar meşesi, teşbih ağacı, ardıç, sakız ağacı, menengiç, akçakesme, palamut meşesi, mazı meşesi ve sumak) yer alırlar.
Sahanın güneybatısında Darmik dağından başlayarak kuzeydoğuya doğru Afrin vadisi orta çığırına kadar uzanan tepelerde kermez meşelerden oluşan bir çalı formasyonu gelişmiştir.
Orman örtüsünden yoksun olan Afrin vadisi doğusunda ise yer yer korunmuş sahalardaki köy koruluklarında kermez meşeleri yer alır. Bu alanlar dışındaki yerlerde ise otsu türlere ve aralarında tek tek badem,alıç ve ahlat gibi ağaçsı türlere de rastlanır.
Kilis ovası ve Sinnep suyu ile Balık suyu arasındaki düzlüklerin tarım arazisi dışında kalan kısımları ise step formasyonu ile kaplıdır. Ancak Kilis ovasının Demirışık köyü çevresindeki vadi yamaçlarında ve Afrin vadisinde 500 m.'deki yükseltilere kadar kızılçamlara ve bazı maki türlerine rastlanmaktadır.


6-AKARSULAR:


Kilis ilinin batı bölümü, sularını Afrin çayı ve kolları aracılığıyla Amik ovası akarsu havzasına ve oradan da Asi nehri vasıtasıyla Akdeniz'e gönderirler. Doğu bölümü ise, yöre ölçüsünde önemli sayılabilecek iki küçük akarsu ile Halep güneyindeki Müftügölü kapalı havzasına boşaltır.
Havza genişliği ve geçirdiği su miktarı bakımından sahanın en önemli akar suyu olan Afrin çayı,Gaziantep platosu batısındaki Külecik dağından doğarak güneye doğru akar.Daha sonra batıdan Kartal dağından doğan Bakırcan deresi, doğudan da Sof dağından kaynağını alan Karadere karışır ve Karaafrin adını alır.Buraya kadar yatağını derin yaran Afrin Çayı,Haremli Dağından Goncadağ tepeye kadar genişçe bir yatakta Haremli dağından sonra doğudan Gaziantep şehrinin batısındaki platonun sularını toplayan Bozafrin deresini alarak Afrin çayı adını alır. Afrin çayı güneye doğru Dümbüllü dağından itibaren batıdan Deliçayı doğudan da Kınacık Deresini alarak sınırlarımızı terkeder. Böylece sınırlarımız içinde yaklaşık 70 km.uzunluğa erişmiş olur ve sınırı terk ettikten 5-6km.sonra en önemli kolu olan Sabun suyunu alır.
Afrin çayından sonra 276 km.'lik kabul havzasıyla sahanın ikinci akarsuyu olan Sabun suyu da Gaziantep platosunun batısındaki Çataltepe'den kaynaklanır ve kuzey-güney yönünde akar.Yukarı çığırında dar ve derin,orta çığırında ise genişçe bir yatakta akar. Daha güneyde Arap platformu ile orojenik fliş zonu arasındaki sınırı oluşturur ve Darmik dağından itibaren güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanır. Daha sonra afrin çayın kadar ulaşan sırtlar,dereler kuşağınıerince yararak bir boğaz oluşturur.Bu boğazdan sonra az derin yatağına akarak Suriye sınırına ulaşan ve yaklaşık 50km.'lik uzunluğu tamamlayan Sabun suyu sınırın hemen ötesinde Afrin çayına karışır.
Afrin çayı doğusundaki bazalt platosu ve Kilis ovası ise sularını Balık ve Sinnep suları ile Halep güneyindeki Müftügölü kapalı havzasına gönderir.Balık suyu platonun kuzeyinde doğar ve kaynaklarla beslenerek güneydoğuya doğru akar.Orta çığırında güneye yönelen akarsu,yaklaşık 45-50 km.uzunluğa ve 241.2km2.'lik bir kabul havzasına sahiptir.
Sinnep suyu ise bazalt platosunun Kilis ovası kuzeyindeki güney bölümden doğar. Platoyu batı-doğu yönünde parçalayan ve kaynaklarla beslenen üç kolun birleşmesiyle güneye yönelir ve Kilis ovasının doğu sınırını oluşturarak sınırlarımızı terk eder. Sinnep suyunun uzunluğu yaklaşık 30 km.kadar olan akarsu 127.7km2 lik bir havzaya sahiptir.

Yöredeki akarsular rejim bakımından Akdeniz ikliminin karakterini yansıtırlar. Yağışların fazla,buharlaşmanın az olduğu kış ve ilkbahar aylarında akım değerleri yüksek ; buna karşılık buharlaşmanın fazla yağışların az olduğu yaz ve sonbahar mevsimlerinde ise düşüktür. Son yıllarda akarsu ve kaynakların sulamada kullanılması,yaz aylarında akarsuların tamamen kurumasına yol açmıştır.

Kilis ortadoğu'nun Anadolu'ya açılma noktasında "Bereketli Hilal" denilen bir çember içinde yer alır. Bu konumu ile tarihsel süreç içinde, kendine özgü hem toplumsal hem ekonomik kültürler oluşturmuştur.

Kilis'te El Sanatları

Her toplumun elleri ile oluşturup geliştirdiği, birlikte olgunlaştırdığı el ürünlerine, ve bu konudaki "Yaşam biçimi" ne "El Sanatları Kültürü" denilmektedir.

Kilis'in bu konuda oldukça eski bir geçmişi olduğunu Evliya Çelebi'nin 17. yy.'daki Kilis izlenimlerinden, "Kilis Halkı Ehli Hireftir" sözlerinden anlıyoruz.

Şimdilerde Kilis, estetik el sanatları değerlerini şu iki biçimde ortaya koymaktadır. "El işi", "Makine işi".

El işleri eskiden "Gergef' veya" Kasnak" denilen, küçük el tezgahlarında yapılırdı. Kasnak, tek kişi; gergef ise birden fazla kişilerce ve birlikte kullanılabilirdi.

Bunların çarpıcı örnekleri olarak; "Ciğerdeldi", "Mercimek", "Kartopu", "Filitre", "Cemaliyan", "Örümcek" denilen adlar altında örülmüş ve zaman zaman da sırmalarla zenginleştirilmiştir.

Bu işlernelerin "Tel Çekicisi", "Yazıcısı", kenar dikişleri yapan. "Antikacı" lığını uzmanlık haline getirmiş olanlar vardı.

Kasnak işlerinde çoğunlukla, bitki motifleri, insan figürleri yer alırdı. Kumaş olarak, adına "Jorjet" denilen krepdemur kulanılıyordu. Bunlara örnek olarak şunlar gösterilebilir: "Karanfilli", "Marullu", "Çengel", "Yıldız", "Bebekli"...

Kilis Hamam Kültürü

Eskiden sokaklar ve binalardaki çöp ve benzeri artıklar ikiye ayrılarak
toplanırdı.Selülozik artıklar "Külhan Zibili" adı altında hamamlarda yakıt
olarak kullanılır, organik maddeler ve artıklar da adına "Kömelik" denilen
yerlerde stok yapılarak, kentin atık suları ile özel bir yöntemle için için
yanmaya bırakılarak, tarımsal alanda doğal gübre olarak değerlendirilirdi.
Böylece, çevre temizliği ile insan temizliği entegre bir biçimde başlı başına
bir Özgün Kilis kültürü idi. Böylece Kilis Ağzı'na bazı sözcükler de kazandırmıştı.
Örneğin "Külhan Zibili", "Külhan Şilifi" , "Külhancı Eşeği" gibi.

Eski Hamam
Meşetlik Mahallesi'ndedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş devri başlarken birçok eser gibi bu hamam da ihmal edilmiştir. Mimari değeri çok yüksek olan hamam meyilli bir arazi üzerindeydi. Kilis'in dar sokaklanndan sel halinde akan yağmur suları, sürüklediği taş, kum ve toprakla hamamı doldurup altına almıştır. Daha sonra açıldığı ve meydana çıkartıldığı için "Eski Hamam" denilmiştir. Hamamın kapısı, devrinin şahaser mimari örneklerindendir. Kapının üzerindeki kitabede şunlar yazılıdır: Bu mübarek hamamı 970 yılında Sultan Seli Oğlu yüce Sultan Büyük Hakan Sultan Süleyman'ın hükümdarlık günlerinde Emir Kasım Oğlu Emir Canpolat yaptırdı. Allah padişahın mülkünü muhallet etsin.

Hasanbey Hamamı
Çaylak Mahallesi'nde bulunan hamam, yol seviyesinden aşağı olduğu için "Çukur hamam" olarak isimlendirilse de, halk arasında yaptıran şahsın adıyla anılmaktadır. Hamama dokuz taş basamaklı merdivenle inilir. Kapısının üzerinde yeralan kitabenin kalın sıvanın altında kaldığı söylenmektedir. Soyunma yerini, tepeden ışık alan derin ve büyük bir kubbe örter. Hamamı (l008 H.) 1599 M. yılında ölen, Muallak Camii'ni de yaptıran "Kilis zabiti Hasan Bey" yaptırmıştır. Kitabenin okunamaması nedeniyle hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir.

Koca Hamamı
"Hoca Hamamı" da denilen hamamın kapısının üzerindeki kitabe kireçle sıvandığı için , sağlıklı birşekilde okunamamıştır. Temizleme çalışmaları sonunda kitabenin okunabilen bölümlerinde Sultan Süleyman zamanında muradına erişen "yüce, himmetli, mürüvvet kaynağı" Canbolat Bey'in adıyla beraber "Gökçezade"den de bahsedilmektedir. Canbolat Bey'in Vakıflar Genel Müdürlüğü'ndeki Vakfiye'sinde üç hamamdan bahsedilmektedir.. Bunlardan birisi, Eski Hamam ikincisi Paşa Hamamı'dır. Uçüncüsünün de' Hasanbey Hamamı olması muhtemeldir. Tahminlere göre Gökçezade bu ,hamamı H. 952 yılında yaptırmıştır. Hamamın soyunma yerini tek büyük bir kubbe örter. Kubbenin eteğinde dört, üst kısmında bir pencere vardır. Ortada bulunan şadırvan sonradan yapılmıştır. Hamam göbek taşlı üç açık, dört kapalı halvetlidir.

Paşa Hamamı
Cami, medrese, türbe, saray, kervansaray ve handan teşekkül eden Canbolat Mamuresi'nin doğu tarafındadır. Mimari bakımdan şaheser bir yapı olup, hamamınn cephesi tamamen sarı ve siyah taşlarla yapılmıştır. Giriş kapısının sağında, hamamın soğukluğuna açılan üç pencere vardır. Pencerelerin üstlerinden sağa ve sola açılan sarı ve siyah elli taşın birbirlerinin içine geçmesi, manzaranın güzelliğini arttırmaktadır. Kapının üzerinde yer alan kitabe taşı, iki parçadan yapılmıştır. Eski Hamam'dan beş sene sonra (975 H.) 1560 M. yılında Emir Canbolad tarafından yaptırılmıştır.

Tuğlu (Toğlu) Hamamı
Hamam Şeyhler Mahallesi'ndedir. Kapının üzerindeki mermer taşlı kitabede satırların arasına" 1200" tarihi kazınmıştır. Bu kitabeye göre hamamı, Daldabanzade Paşa yaptırmıştır. İlk adı "Yeni Paşa Hamamı" olup, sonra "Daldabanzade Hamamı" olarak anılmıştır. Şimdi yaşayan adı ise "Tuğlu Hamamı " dır.

Mahsere Kültürü
Kilis, zeytinin ilk kültüre alındığı bir kuşakta, "mikroklima" bir iklim adasında bulunmaktadır. Bir Akdeniz bitkisi olan zeytini, denizden yaklaşık 150 km. uzaklıkta kendine özgü bir yöntemle yetiştirmektedir.

Dünyada nadir bulunan ve yumrudan üretilen zeytinlerimiz, tanede yağ oranı açısından en zengin bir çeşittir. Zeytinyağı, "Mahsere" denilen ilkel mekanik bir biçimle sağlanmaktaydı. Mahsereler, taştan ve çoğunlukla "Kab" denilen tonozlar Üzerine oturtulmuş yapılardan oluşurdu. Birli, ikili, üçlü, pek az olarak da dörtlü "Mahsere Taşı" birimlerine ayrılır, biri sabit diğeri onun Üzerinde hayvan gücü ile döndürülen taşlar arasında ezilip "aş", küspe haline getirilirek, ağaçtan yapma "şedde", denilen mengenelerde sıkılırdı. Mahserelerin işletme yöntemi başlı başına bir işletme kültürü oluşturmuştu. Zeytin sahiplerinin getirdikleri tane zeytinler yağ haline getirilerek müşteriden, küspe artıkları ücret olarak alınırdı. Bu küspeler, zeytin mevsimi sona erince "Acı işleme" denilen bir yöntemle yeniden sıkılarak elde edilen "Acı zeyt" değerlendirilirdi. Mahserelerin mengenelerinde "Şedde" olarak kullanılan saz örgü, "Zembiller" yalnız körlerin çalıştığı bir yan sanayiyi de geliştirmişti. Bu da ayrı bir özgün kültürümüzdü. Mahserelerin ortadan kalkması ile bunlar da artık yok olmuştur.

Mahsereler ayrıca, çağımızda adına "Öz Yönetim" denilen bir işletme biçimi geliştirmişti. "Mahsere Ağası" sabit sermayeyi, işçi de emeğini koyarak elde edilen geliri paylaşırlardı.

Tarım Kültürü
Tarım alanında da , boş iş gücünü en aza indirgeyen bir yöntem ayarlanmaktadır. Bağ bozumu veya "Sergi vakti"nden başlanarak; sergi toplama, "Güz sürümü" , yeterli yağış olur olmaz tahıl ekimi, zeytin derme, yağışlı günlerde zeytin sıkma, bu biter bitmez "Batallık günlerde" (Kar ve yağmurlu günlerde) pekmezhanelerde pekmez çekme, şubatta kazma işleri, bağ budama , çıbık toplama, "Kufur çalma" (Zararlı böcekler için bağ çubuklarına sürülen macun), tarlada "Felhan çıkarma" (Kavun,karpuz, acur gibi bitkilere hazırlama) , çift sürme "Keleb etme", "Baran etme" , "Başını yarma". Zeytin ve bağ belleme...

Bütün bu işlemler, "Emek yoğun" biçimde, akıl ve mantık çerçevesinde iş günleri değerlendirmesi olarak yapılırdı.

Hayvancılık Kültürü
Bir zamanlar hayvancılık alanında, "Kilis İneği", "Kilis Keçisi", "Kilis İpeklisi" ve bunun hammaddesini oluşturan ipekböcekçiliği, geliştirilmişti. Son yıllarda bu kültürün ortadan kalktığı gözleniyorsa da bilimsel kitaplarda varlığı sürmekte ve yazılmaktadır.

Pekmez Kültürü
Kilis, bağcılıkta, Güneydoğu Anadolu' da yetiştirdiği "Urumu Üzümü" cinsiyle dönüm veya dekar başına en yüksek verim sağlamaktadır. Bu çeşit, taze sofralık olarak tüketilemediğinden, kurutulmakta ve sonradan işlenerek pekmez haline getirilmektedir. Kuru üzümden pekmez imali yalnız Kilis'e özgü bir imalat kültürü oluşturmuştur.

İnanç Kültürü
Kentleşmeye başladığı yıllardan beri Kilis'te, cami, kilise ve havra yanyana derin bir hoşgörü ile yaşamıştır. Değişik inançların nasıl bir kardeşlik içinde kaynaşıp bir arada yaşadığı, 16 Haziran 1920 tarihinde Kilis Ermenilerinin T.B.M.M. Başkanı Mustafa Kemal Paşa'ya çektikleri bir telgrafta da görülmektedir.


KİLİS HANEKLERİ

Acepola:Acaba
Bıldır:Geçen yıl
Eşik:Kapı arkasınraki boşluk
Balkımak:Ağrımak,sancımak
Çebik:Çabuk
Zahar:Yani,herhalde
Seğirt:Koş,yetiş
Tüskeliye:Görmeziye,bilmeden uluorta konuşmmak
Gidişik:Kaşınan
Salmak:Yollamak
Mıkımı:Sürekli
Çöydürmek:İşemek
Çöz:Etin yenmeyen kısmı
Çükündür:Şeker pancarı
Dambıra:Saz
Daraz:Kumaşta eskime belirtisi,çizik
Debbe:Su kabı
Dehliz:Çıkmaz sokak
Demreği:Ekzama
Dereç:Merdiven basamağı
Devirsi gün:Ertesi gün
Deyza:Teyze
Amti:Hala
Dıbık:Şekerli yapışkan

KİLİS ATASÖZLERİ

Eldeki gömlek eskimez
Pammık yansın keyf olsun
Ergene avrat boşamak kolay
Et borca olur amma ciğer borca olmaz
Katıra kimin oğlusun demişler,dayım at demiş
Deliden getme yola başına gelir bela
Değirmende yükümüz yok ama;nöbet kavgasında başımız yarıldı
Gişi seni sağ sever,komşu seni var sever
Yetişemediğin köyün beri yanında yat
Doğru minare var,onun da içi eğri
Meyil verme evliğe,eve gider unutur
Öksüzün karnına vurmuşlar,vay arkam demiş
İtin eşkıyası süyükte gezer
Abdal ata binerse bey oldum sanar;


Ahmet Bey Konağı (iç )
AkıncıKonağı
Canbolat Camii
Hasanbey Hamamı
Akcurun Camii Minaresi
Baytazzade türbesi
İpşir paşa kasteli
Kervansaray
Kabaltı-Çalık camii yanı
Kurd ağa kasteli
Çatom
Haci cümbüş camii
Şeh mansur türbesi
Tabakhane kasteli
Kalaycılar Kervansarayı
Akpınar mesire yeri
Afrin çayı
Ulucami
Mırra
Meşhur Kilis yorganları
Eski Kilis
Şehitler parkı
Ayın Önü Kasteli
Kilis çarşı (Sabah bazarı)
Eski Hamam kasteli
Kaymakam İbrahim bey konağı
Küçük çarşı kasteli
Mevlevihane
Kervansaray
Masmana(sabunhane)
Şürahbil zaviyesi-Cami minare
Şürahbil zaviyesi
yusuf izzettin hamra turbesi
Tabakhane camii kasteli kitabesi
 
ANASAYFA     |     FİRMA PROFİLİ     |     HİZMETLERİMİZ  |     REFERANSLARIMIZ   |     BELGELERİMİZ  |     İLETİŞİM